25 Mayıs 2009

ÇİLEKLİ TİRAMİSU & ZABAGLIONE

Bir önceki yazıda kendime verdiğim sözü tuttum ve geçen hafta hayalini kurduğum çilekli tiramisuyu yaptım.
Tiramisu bir İtalyan tatlısı. Ülkemizde değişik malzemelerle yapılan çeşitli versiyonları pek bir sevildi, pek bir rağbet gördü. Bloglarda, kitaplarda, dergi ve gazetelerde değişik kek ve krema alternatifleri ile yapılan pek çok tarif var. Yoğun bir kahveli şurup ile ıslatılmış, peynirli bir krema ile kaplanmış ve üzerine kakao serilmiş her pastaya tiramisu der olduk. Herkes kendi damak tadına veya elindeki malzemeye göre yapıyor. Ama neredeyse her hali beğeniliyor. Ben de farklı farklı malzemelerle benzer pastalar yaptım pek çok kere. Bu sefer orijinal tarife olabildiğince sadık kalarak hazırladım ve gördüm ki orijinal tarife ne kadar yaklaşırsam o kadar çok beğeniliyor. Sonuçta tiramisu bir İtalyan, dolayısı ile orijinal tarifinde kullanılan malzemeler İtalya’da kolaylıkla bulunabiliyor. Siz de gerekli malzemeleri temin edebilirseniz muhakkak deneyin, olmadı mascarpone yerine labne, marsala yerine rom kullanmaktan gayrı yapacak fazla bir şey yok.


ORİJİNAL TİRAMİSU TARİFİ

Gerekli Malzemeler

- 300 gr kedidili
- Islatmak için kahveli şurup (2 bardak çok koyu bir şekilde hazırlanmış ve soğutulmuş şekerli kahve)
- Zabaglione kreması
- Çilek (orijinal tarifte çilek kullanılmıyor, ama çilekli haliyle de son derece cazibeli bir bahar tatlısı oluyor, tavsiye ederim)

Zabaglione yumurta sarısı, şeker ve tatlı bir şarap olan marsala ile hazırlanan bir İtalyan tatlısı. Muhallebi gibi tek başına yenebileceği gibi yanında meyve veya kurabiye ile de sunuluyor. Tiramisu’da olduğu gibi pasta kreması olarak da kullanılıyor. Aşağıda tarifini bulabilirsiniz. İlk bakışta yapımı zahmetli gibi görünse de yapıp yedikten sonra değdiğini göreceksiniz.

- 4 adet büyük boy yumurtanın sarısı
- 100 gr (1/2 bardak) tozşeker
- 120 cc (1/2 bardak) Marsala şarabı (Sicilya’nın batısında bulunan Marsala liman kentinde üretilen tatlı bir şarap - ben bunun yerine rom kullandım, siz de kendi damak tadınıza göre farklı bir tatlı şarap, likör ya da sadece aroma ekleyebilirsiniz)
- 400 gr mascarpone peyniri (oda ısısında olacak) (ülkemizde genelde bunun yerine labne kullanılıyor)
- 200 ml (1 küçük paket) süt kreması


1. Yumurta sarılarını pofuduk pofuduk olana kadar sürekli çırpın.
2. Şekeri ve şarabı ekleyip karıştırın.
3. Bir benmari kurun (“benmari nedir” için tıklayınız).
4. Kremanızı benmari üzerinde kalınlaşıp muhallebi kıvamına gelene kadar karıştırarak pişirin. Hafif kaynamaya başladığında ocaktan alın.
5. Peyniri karışıma ekleyip silikon spatula veya tahta bir kaşık yardımı ile karıştırın.
6. Başka bir kapta kremayı köpük köpük olup hacmi artana kadar çırpın. Kremanın soğuk olması ve cam veya çelik bir kap içinde çırpılması işinizi kolaylaştıracaktır.
7. Çırpılmış kremanızı da peynirli karışıma ekleyip yine silikon spatula veya tahta kaşık yardımı ile homojen bir karışım olana kadar karıştırın.

Zabaglione kremanız hazır.

Pastanın bir araya getirilmesi:

Kedidillerini hazırladığınız kahveli şurubun içine batırarak ıslatın. Kabınızın dibini kaplayacak şekilde döşeyin. Kremanızın yarısını üzerine dökün. Arzu ederseniz bu aşamada benim yaptığım gibi iri doğranmış çilekleri koyabilirsiniz. Bir kat daha kahveli şurup ile ıslatılmış kedidillerini dizin, kalan kremayı üzerine boşaltın. Üzerine ya orijinalinde olduğu gibi kakao serpin ya da çilekli versiyonunda olduğu gibi meyvelerinizi dizin. En az 3-4 saat buzdolabında dinlendirdikten sonra servis edebilirsiniz. Afiyet şeker olsun.

Harika bir hediye olan ayaklı güzel cam tabağımı da ilk defa kullanmış oldum. Zaten kendisi bana tiramisu yapmam şartı ile verilmişti, bu şart da yerine getirilmiş oldu, ilgililere duyurulur

Bir anı:
Yukarıda yazan tüm adımları tamamlayıp tam dinlendirmek üzere buzdolabına koymak için üzerini streç film ile sarıp kaldırıyordum ki aklıma fotoğrafını çekmediğim geldi. Fotoğrafını çekeyim de Hanimiş’e koyayım diye düşünürken hop tabak elimden kaydı ve masanın üzerine yuvarlanmaya başladı. Çilekler, kedidilleri ahenkle dans ederek alt üst oldu. Özene bezene seçtiğim minik çilekler ve nane yaprakları ile yaptığım üst süsleme kremaya bulandı. İşte tam o anda dünya başıma yıkılıyordu ki streç film tatlının kabından çıkıp masaya yayılmasına engel oldu. Yarım saate yakın bir süre güzel tatlımın tüm süsünün bozulduğunu düşünüp üzüldüm ki bir SES bana böyle bir şey için üzülmenin ne saçma olduğunu hem de güncemde benim hislerimi anlayabilecek diğer blog yazarları ile paylaşabileceğim bir anım olmuş olduğunu söyleyerek beni rahatlattı.

Devamını Oku...

17 Mayıs 2009

GÜZEL ŞEYLER ...

Başlamak bitirmenin yarısı. Ne yazacağımı dahi düşünmeden başladım bakalım yazmaya. Yine epey (!) zaman girdi araya. Artık bırakın yazı yazmayı sık sık takip ettiğim blogları bile unuttum. Arada tek tük yorum gelmese açıp Hanimiş’e bile bakmaz oldum. Bu yaz onunla ilgilenmek istiyorum. Sağını solunu değiştirmek, biraz düzenlemek, yeni yazılar yazmak istiyorum. Özledim blog için birşeyler yapmayı. Mesela tam mevsimi ya bu hafta çilekli bir tiramisu yapıp yayınlamak istiyorum.
Hanimiş ile birebir ilgili değil belki ama geçen kışa dair çok güzel bir anımla başlamak istedim yazıya. Yukarıdaki fotoğraf bir kış günü ada vapurunda HT tarafından çekildi. Elin sahibi benim. Boğaz, vapur, martı,simit… İstanbul’a dair pek çok kimsenin anısında yerini almıştır muhakkak. Ama bu denli güzelini yaşamak herkese kısmet olmaz. Yaşamışken de paylaşmamak olmaz. Hiç korkmadan, çekinmeden geliverdiler yanıma, hop diye kapıverdiler simitleri, arada minik minik parmaklarımı da yemeye niyetlendiler ama anın verdiği mutluluk ve heyecanın yanında iki ısırığın ne önemi var.. Bu aralar vapura binecek olan varsa yanına birkaç yedek simit alıp da binsin, hiç bitmesin istiyor insan.
Güzel şeyler diye başlık attım. Tarif vermeyeceğim ama yazmadığım dönem içinde olan güzel şeylerden bahsetmek istiyorum. Resimdeki kavuk mesela… Mart sonunda düzenlenen İstanbul Uluslararası Mutfak Günleri kapsamında düzenlenen yarışmada bronz ödül kazanan pastam. Geçen yıl da iki alanda katılmış, yine bronz ödül almıştım. Çok severek yaptım kendisini. Hiçbir şey tasarlamadan başına geçtim ve annemle birlikte ziyadesi ile keyif alarak bitirdik. Ortaya çıkan sonuçtan memnunum elbet ama süreci öyle keyifliydi ki şimdi kendisinin fotoğrafına bakarken güneşli bir bahar günü tezgah başında geçirdiğimiz zaman geliyor aklıma önce…


Aslında dikkatsiz ve unutkanımdır ama yaptığım hiçbir pastayı ve yaparken yaşadıklarımı unutmam. Bazıları çok kolay akar, sakince sonlanıverir güzel bir şekilde. Bazıları çok stresli olur bir türlü rast gitmez işler. Bazıları beni yorar, bazıları ise kendinden oluverir sanki. Hemen hepsinde bir şekilde geri dönüş olur yiyenlerden, görenlerden. Çoğu beni fazlasıyla onore eder. Ama bir tanesi var ki beni hem çok şaşırttı hem çok sevindirdi. Doğumdan önce bebek kurabiyelerini yapmıştım Ozan yiğenimin. Birkaç ay sonra bir hediye geldi ondan… Güzel şeylerden bahsediyorum ya bu resim de Hanimiş’te yer alsın istedim, çok teşekkür ederim Didem&Kaan.

Pasta Malzemeleri”nde eğitmenlik yapmaya devam ediyorum. Katılımcılarımızın arasında tembel tenekeler (!) olduğu gibi öğrendiklerini sürekli uygulayıp benimle paylaşanlar da oluyor. Pek çok profesyonele taş çıkartacak pasta ve kurabiyeler yapanlar var. Aralarından kendi yerlerini açanlar bile oldu. Benimle irtibatta olanları gurur ve mutlulukla takip ediyorum. Elimde olan fotoğrafları derleyip hiçbirini unutmamak için Flickr’da bir sayfa düzenledim. Pek çoğu yok tabii katılımcıların (sadece 50-60 kişiyi toparlayabildim), keşke herkes olsa. Orada fotoğrafı olmayanlar arasında bu yazıyı okuyanlar varsa lütfen elinizdeki fotoğrafları yollayın bana. (Berna bu mesaj seni de kapsıyor, bilmem anlatabildim mi?)

Şimdi açıklamak için erken ama güzel şeyler demişken anmamak olmaz. Blogdan uzak kaldığım bu zaman içinde yaklaşık 4-5 ay boyunca kafamı ve vaktimi en çok meşgul eden şey için Berna’ya, Hürkanım’a, anneme, desteklerini eksik etmeyen Ayşem ve Gül Hn’a, varlıkları için Arda ve Ezgi’ye selam olsun…

Devamını Oku...